5. Bölüm: Güç ve Sonuçları

Efsaneler... Doğruymuş...
Altazan- 50. Seviye Laughing Coffin Klanı'nın Lideri  


KAT 49 Güç Ve Sonuçları

Etrafımı saran oyuncular iyice korkup geri çekilmişlerdi. Artık bir daire olmadıklarından önüme çıkan ilk kişiye saldırdım.
Sol elimdeki kılıcı korkudan titreyen birinin kalbine doğru fırlattım. Daha önce böyle bir yeteneğim olduğunu bilmiyordum bile. Aynı anda ani bir hareketle sağıma döndüm ve saliseler içinde kendimi bir kılıç ustasının arkasında holografik kılıç ile karnını kesmiş bulmuştum. Hareketlerim o kadar hızlıydı ki kılıcım bir ışın gibi görünüyordu. Kılıç ustasının piksellere ayrılmasıyla beraber kılıcı fırlattığım yöne yöneldim ve kılıcı sapladığım yerden çıkarıp oyuncunun karnına tekme atarak yere serdim. Yere düşmesiyle piksellere ayrılmıştı.
-Bu , mümkün değil. Böyle bir canavar, böyle bir oyunda ... Saldırın! Yok edin onu!
Altazan kendine yeni gelmişti. Ve eğer klandakileri kendine getiremezse onlarla beraber ölüceğini anlamıştı.
Bu dürüst olmayan bir savaştı. Daha hareket bile edemeden 4 kişiyi piksellerine ayırmış, ayırmaya devam ediyordum. Yarattığım kesikler o kadar güçlüydü ki ikinci vuruşa bile gerek kalmadan ölüyorlardı. Hayatta kalanlar üstüme koşmaya başladılar. Önümdeki iki el kılıç kullananı bloklarken birinin arkamdan saldırdığını hissettim. Kılıçlarımı savurarak iki el kılıç kullananın dengesini kaybetmesini sağladım ve holografik kılıcımı arkaya doğru hareket ettirerek karnına sapladım.
Kılıç oyuncuyu piksellerine ayırdıktan sonrada dengesini kaybetmiş oyuncuya ikisini kullanarak karşılk verdim. Şu ana kadar 6 kişi ölmüştü ama hala ardı ardına üstüme doğru atılıyorlardı. Daha sonra aynı anda gelmeye başladılar. Ne kadar güçlü olsamda 3 kişiyi aynı anda bloklayamazdım. Çünkü bu yetenek herhangi bir defansif özellik katmıyordu. Sadece saf "saldırı" ve "hız" veriyordu. Bu özellikleri dahada arttırmak için elimdeki diğer kozu kullandım. Görünmez olduğum anda oyunda ulaşılabilecek en yüksek hıza sahip olduğumu farkettim. Nedeni ise ne olduğunu anlayamadıkları anda arkadaşlarının tekini kaybetmişlerdi. İkinci ve üçüncü saldırımda da hiçbir şey yapamadılar. Odada geriye sadece ben , Reyna, Altazan ve kristalini kullanıp kaçmaya çalışan bir oyuncu kalmıştı. Gitmesine izin vermelimiydim bilemiyordum ama zaten çoktan gitmişti. Sinirim geçmemişti. Hatta birilerini yok ettikçe dahada artmıştı. Yavaş yavaş yürümeye başladım. Altazan korkudan duvarın köşesine doğru çekilmiş envanterinden kristalini çıkarmaya çalışıyordu. Hız bonusum artık bitmişti ve ona yaklaşmam elimden kaçırmam demekti. Böyle bir pisliği hayatta bırakamazdım. Sağ elimi kaldırdım ve bilekliğin ucunu ona doğrulttum. Bir saniye içinde bileklik parlamaya ve güç toplamaya başlamıştı. Şu an oyundaki tek uzaktan saldırıyı kullanıyor olmalıydım. "Impulse!" diye bağırmamla beraberde Altaza'nın kalbine doğru mavi bir ışın demeti yollamıştım. Gözümü kapayıp açtığımda ışının Altazan'ı delip geçtiğini ve duvara çarpınca "Ölümsüz obje" yazısını gördüm.
-Efsaneler... doğruymuş...
Bu Altazan'ın ölmeden önceki son sözü olmuştu.
Tam 10 kişiyi öldürmüşüm. Koca bir klanı yerle bir etmiş geriye sadece iki kişiyi bırakmıştım. İçimdeki his gitmeye başlamış gözümdeki kırmızılık ise yok olmuştu. Ama bana pahalıya patlamıştı.
Bir anda canımın %99'u eridi. Geriye sadece 50 canım kalarak yere düştüm ve ekranda paralize yazısı belirdi. Tamamen savunmasızdım. Bir süre sonra içeriye bir anda birisi girmişti. Yüzü belli olmuyordu ve sol kolunda benimkine benzer bir bilekliğe sahipti. "Hayır!" diye mırıldandım. Bu Kaxel'ın ta kendisiydi.
-Seni gardını indirmemen konusunda uyarmıştım.
Haklıydı. Daha bilekliği tam kapasitesinde kullanacak kadar güçlenmemiştim. Eğer bu kadar zorlamasam en azından paralize olmasam ona karşı bir şansım olabilirdi. Ama o tam da vaktinde gelmiş ve beni en savunmasız anımda yakalamıştı. Kafamda oluşan tek soru beni nasıl bulmuştu? İlk günden beri yüzünü hiç görmemiştim.Bu sözü söylemesiyle bilekliğinde bir düğmeye bastı.
-Reyna... Kaç!
Son söylediğim cümlede bu olmuştu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder