1. Bölüm: Yeni Bir Başlangıç!

Yakea, karakterini güncellemek istiyor musun?

Kaxel- 95 Seviye Kat Canavarı  


KAT 1- Yeni Bir Başlangıç

“Bu, gerçek olamaz .”diye içimden geçirdim. Çünkü gözlerimin önünde, bambaşka bir dünyada, esen rüzgarın serinliğini hissediyor, çimlerin hışırtısını duyuyordum. Demek ki Full Dive'ın özelliği buydu. Gerçek yaşamdaki vücut fonksiyonlarını durduruyor ve seni bambaşka bir alemde, bütün duyu organlarınla hissetmeni sağlıyordu. Daha oyuna gireli yarım saat bile olmamıştı ama şu an bile kendimi buraya aitmişim gibi hissediyordum. ,

Burada sonsuza kadar kalabilirdim. Görev yapmaktan ziyade, çimenlere yatıp “Aincrad” kalesinin yükselen katlarına doğru bakmak, güneşin batışını seyretmek istiyordum. Kılıcımı deri kaplama kınından çıkardım. İlk seviye kılıcı olduğu için bakır renginde, hafif ve pek uzun olmayan bir kılıçtı. Her şey mükemmel olsa da tek sorun oyuna girdiğimden beridir şu olayın içimi kemirmesiydi. Kılıç neden sol elimdeydi? Halbuki, oyuna başlamadan önce sağ elimle kullanmak istediğimi belirtmiştim. Normalde karakter ekranında değişiklik yaparak sağ elime almayı başarabiliyordum ama denediğim her seferde ekranı kapattıktan sonra tekrar sol elime ışınlanıyordu. Kısaca sağ elimi nedensiz yere kullanamıyordum. 


“İlk kez böyle bir teknoloji kullanılıyor, bu da oyundaki buglardan birisidir herhalde. ”diye kendimi avuttum. Bu kadar mola yeterliydi. Sonuç olarak bu da bir Sanal Devasa Çevrimiçi Oyun'du. Seviye atlamadan, görev yapmadan, yaratık kesmeden oynamak, yanan bir ip üstünde amuda kalkmaya çalışmak gibiydi. Haritada, birinci koridorda gözüken merkezlere baktım. Yaklaşık 5 dakikalık yürüme mesafesinde 'Başlangıç Kulesi' bulunuyordu. Aslında kule demek doğru olmazdı çünkü içerisinde bütün oyuncuların toplanabildiği kocaman bir alan vardı. Kuleyi arkama alarak yürümeye devam ettim ve etrafıma bakındım. 1. seviye vahşi bir köpek beni gördüğü anda koşmaya başlamıştı. Daha yaklaşmadan kılıcımı çektim ve onu nişan aldım. Bir süre yeteneğimin dolmasını bekleyip üstüne atıldım. Kılıcı sağa sola sallamak yerine tam kalbine saplamıştım. Köpeğin inlemesiyle beraber Kritik Vuruş! diye bir yazı belirdi. Kısaca tek vuruşta öldürmüştüm ve bir miktar da para kazanmıştım. Kılıcı sol elimde tutmaya hala alışamasam da bu tarz yetenekleri çok daha rahat kullanabiliyordum.Oyun daha çıkmadan internetten edinebildiğim her türlü bilgiyi öğrenmiştim. Oyunda binden fazla yetenek bulunuyordu ve kesin bir sınıf kavramı yoktu. Yani kendi karakterini nasıl geliştirirsen ona göre şekilleniyordu. Benim ise eksik bulduğum tek yanı büyü olmamasıydı. Büyüsüz DVO’mu olurmuş? Firma bunun nedenini Full Dive'ın yeniliklerini sonuna kadar göstermek, yaşatmak olarak açıklamıştı. Zaten ilk on bin kişi arasından biri olmak için neleri çektiğimi göze alırsak bu kadar hayıflanmak gereksizdi.

Kafamda bunlar geçerken yürümeye devam ediyordum. Arada sırada diğer oyuncuları görüyor ve savaşmalarını izliyordum. “Amatörler!” diye iç geçirdim. Gerçekten de bir domuzu öldürmek için 5 dakika uğraşmak hakaret gibiydi. Yardım etmek isterdim ama keşfetmeye hazır yollarda yürümenin verdiği heyecan beni alıkoyuyordu. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiştim. Sürekli canavar kesiyor ve elimdeki yetenekleri deniyordum. Ama bir gariplik vardı. Kullandığım hiçbir yetenek normal bir yeteneğe benzemiyordu. Quick Strike'ı kullandığım zaman sol elimle öne atılıyor ve rakibe sağ/sol kesiş olmak üzere 2 kez vuruyordum. Ama 2. saldırıyı yaparken çoğu zaman dengemi kaybediyor ve normal vuruş yapmak zorunda kalıyordum. Başka bir yetenekte ise rakibin saldırısını sola kaçarak ve sağa doğru kılıç darbesi kullanarak engelleyebilmem gerekiyordu ama denediğim her seferde kılıç isabet etmiyor ve domuzun kafasını karnımda buluyordum. Şu an bunların köpeklere ya da domuzlara karşı pek bir önemi yoktu ama ilerleyen safalarda ciddi derecede problem olabilirdi. Tek dileğim Oyun içi Servisin bir an önce düzeltmesiydi. Bu kadar gariplik şimdiden fazla geliyordu ama birisi içimden geçenleri duymuş olmalı, bir saat sonra daha ilginç bir olay oldu.


Bulunduğum yerden karanlık küçük bir odaya ışınlanmıştım. Çevremde tek görebildiğim şey önümdeki büyük bir ekrandı ve o da Başlangıç Kulesi'ni gösteriyordu. Her saniye kuleye birileri daha ışınlanıyor ve herkes şaşkınlık içinde birbirine bakıyordu. Sonrasında yaşadıklarım ise daha garipti. Kulede yaşanılanları duyabiliyordum. Sanki birisi benden olanları izlememi istiyordu. “Belki açılış partisidir.” diye içimden geçirdim. "Ama eğer parti olsaydı şu an burada olmak yerine herkesin içinde olurdum." diye düşünmeden edemedim. Yüzü gözükmeyen kapüşonlu büyük yaratık bazı şeyler zırvalamaya devam ediyordu. Oyunu bitirmeden oyundan çıkılamayacağını, ölündüğünde ise  gerçek hayatta da ölüneceğini söylüyordu. İnanmak istemiyordum ama duruma bakılacak olursa dedikleri tamamen doğruydu.

Kaskatı kesilmiştim. Nasıl tepki vereceğimi bilemiyor ne yapacağım hakkında fikir üretemiyordum. Daha da korktuğum şey neden orada değil de burada oluşumdu. Hiçbir şey mantıklı gelmiyordu! Bende bir oyuncuydum, değil mi? O zaman burada değil orada olmalıydım. Ama neden? Neden kullandığım hiçbir yetenek tam olmuyordu? Neden sağ elimi kullanamıyordum? Bu sorular beni daha da çok endişelendiriyordu. Kişisel olarak farklı hiçbir özelliğim yoktu. Herkes gibi bende internetten sipariş etmiş, satışa çıktıktan sonra saniyeler içinde almıştım. O zaman neden?
Yere çökmüştüm, bütün bu sorular kafamda dolaşıyor ama bir türlü mantıklı bir neden bulamıyordum. O anda yüzsüz yaratık konuşmasını bitirdi ve ortadan kayboldu.,

Kısa bir süre içinde oyuncular çılgına dönmüşlerdi. Bazıları kabullenemiyor bazıları ise ne yapacaklarını bilmiyordu. Ekran kararmaya oda ise aydınlanmaya başlamıştı. Gözümü tavana çevirmiştim. Bembeyaz, kare bloklarla yapılmıştı. Odadaki tek eşya ise iki metre önümde olan dev ekrandı. Onun haricinde sanal olarak hazırlanmış hiçbir yerden farkı yoktu.
-Nasıl hissediyorsun?

Arkamda biri bu cümleyi söylemişti. İrkildim. Yüzümü ona çevirince ise on sekiz on dokuzunda olan siyah saçlı, açık tenli biri genç olduğunu gördüm. Aslında çok normal görünüyordu ama sanki gözlerinde bir sorun vardı. Birisi kin ve nefret ile bakıyorken diğeri baktığımda bana acıma hissi veriyordu. “Hey, cevap vermeyi düşünüyor musun?” diye söylendi. 
Soğukkanlılığımı korumaya çalışarak:
Sen olsan nasıl hissederdin?” diye sordum. Biraz şaşırmıştı. Herhalde “Çok korkuyorum, lütfen bana zarar vermeyin!” gibisinden bir şey bekliyordu. Sorumu cevapsız bıraktı. Onun yerine oyuncu menüsünü açtı ve parmaklarıyla yukarı aşağı hareketler yapmaya başladı. Bir süre sonrada ekranımda Karakterini güncellemek istiyor musun? diye bir yazı çıktı. Sessizce gözlerime bakıyordu. Sanki ne karar vereceğimi öğrenmek istiyor, ama bunu sorarak değil de yaptıklarımla anlamak istiyordu. Peki ne cevap vermeliydim? Burada olmamın bir sebebi vardı. Olmalıydı. Sağ elimi kullanamamam, yeteneklerimin istediğim gibi olmaması, bu şekilde bu Ölüm oyununda hayatta kalmamı imkansız hale getirecekti. Belki de istedikleri buydu ama şu an başka seçeneğim yoktu.

Evet tuşuna basmamla karşımdaki kişinin yüzündeki küçük tebessüm bir anda yok oldu. Yerine, çok büyük bir hata yapmışım gibi bakmaya başlamıştı. Ümitsizliğe kapılmıştım. Eğer bir cevap alamazsam o an hüngür hüngür ağlayabilirdim. Şansıma, konuşmaya ilk o başladı:
-Hım, bu seçimi senden beklemezdim. Madem kabul ettin o zaman anlatmak zorundayım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder